Ülkemizde son zamanlarda Atatürk'ü yok etme poltikası gereği bibir
türlü yalan söylenmektedir. Yalancı tarihçilerin cirit attıkları bugünlerde
en sık rastlanan Cumhuriyet Tarihi Yalanlarından biri de
"Kurtuluş Savaşı'nın başlamasına Atatürk'ün rolu ve etkisi yoktur"
yalanıdır. Ben bu Cumhuriyet Tarihi Yalanını son kitabım
ATATÜRK'ÜN GİZLİ KURTULUŞ PLANLARI'nda
bütün boyutlarıyla ortaya koydum Yobazın, liboşun ve İkinci
Cumhuriyetçinin tarihi tersyüz ettiği bu günlerdeMustafa Kemal Atatürk'ün
Kurtuluş Savaşı'ndakirolunu birkere daha vurgulamaya ihtiyaç olduğunu
düşünmekteyim.Tüm yobaz yalanlarına karşın şunu söyleyebilirim ki
Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Mustafa Kemal’in Anadolu direnişinin “ilk savunucusu”
ve “ilk Müdafaa-i Hukukçusu” olduğunun belli başlı kanıtları
şunlardır:
1. 1905’de Şam’a giderken Beyrut’ta arkadaşı Ali Fuat’a,
“Dava, yıkılmak üzere olan bir imparatorluktan önce bir Türk
devleti çıkarmaktır” demiştir.
2. 1907’de Anadolu merkezli bir Türk devletinden söz etmiştir.
Misak-ı Milli’nin sınırlarını belirlemiştir.
3. 29 Temmuz 1912’de Derne’den Yarbay Behiç Erkin’e yazdığı
bir mektupta, “Lakin her ne olursa olsun memleket çöküş
yoluna terk edilmeyecektir” demiştir.
4. 17/18 Şubat 1913’te Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmut
Şevket Paşa’ya gönderdiği bir raporda “Edirne’yi kurtarmak
için bir an önce taarruza geçilmesini” istemiştir.
5. 20 Eylül 1917’de Halep’ten, Dâhiliye Nazırı Talat ve Başkomutan
Vekili Enver Paşalara gönderdiği 2010 kelimelik
bir raporda, “Askeri politikamız, bir savunma politikası
olmalı, elimizde bulunan kuvvetleri ve bir tek eri sonuna
kadar saklamalıyız. Memleket dışında da bir tek Türk askeri
kalmamalıdır” demiştir.
6. 17 Şubat 1917’de Hicaz Seferi Kuvvetler Komutanlığı’na
getirildiğinde Hicaz’a ve Bağdat’a taarruz etmeyi reddederek,
eldeki kuvvetleri Arap çöllerinde telef etmektense Halep,
Şam civarında, yani Anadolu kapılarında bir savunma
hattı oluşturmayı teklif etmiştir.
7. 19 Eylül 1918’de başlayan Filistin’e yönelik İngiliz
taarruzunu 26 Ekim 1918’de Halep’in kuzeyinde durdurmuş ve
Hatay’ı da içine alan bir hat oluşturmuştu. Bu hat Misak-ı
Milli’nin güney sınırını oluşturacaktır.
8. Mondros arifesinde Yıldırım Orduları Komutanıyken, “Fakat
her şeyden evvel elim altında bulunan iki ordunun arzu
ettiğim tarzda güçlendirilmesi halinde bütün felaketlere
rağmen Türk sesinin işittirilebileceğini” düşünmüştür.
9. 3 Kasım 1918’de Mondros Mütarekesi’ni incelediğinde,
“Bu antlaşmayı baştan sona incelediğimde bende meydana
gelen kanaat şu idi: Devlet-i Aliye-i Osmaniye bu antlaşma
ile kendini kayıtsız şartsız düşmanlara teslim etmeye razı
olmuştur. Yalnız razı olmamış, düşmanların memleketi işgali
için ona yardımı da vaat etmiştir. Bu beni çok hazin
düşüncelere sevk etti…” demiştir.
10. 3 Kasım 1918’de komutası altındaki 2. ve 7. kolordulara
gönderdiği bir emirle, Suriye sınırının Osmanlı Devleti’nin
Suriye vilayetinin kuzey sınırı olduğunu, Türklerin çoğunlukta
olduğu bölgelerin esas hat olarak kabul edilmesi gerektiğini,
mütareke şartlarının yeterince açık olmadığını,
dolayısıyla yapılabilecek işgallere karşı uyanık olunmasını,
Toros tünellerini işgal edecek İtilaf kuvvetlerinin yanına
Türk kuvvetlerinin yerleştirilmeye çalışılmasını istemiştir.
11. 3 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği
raporda Fransızların İskenderun’a asker çıkarmaya çalıştıklarını
ancak buna izin verilmediğini belirtmiştir.
12. 5 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği
raporda İngilizlerin İskenderun’u işgal etmeye kalkmaları
halinde kendilerine ateşle karşılık vereceğini bildirmiştir.
13. 5 Kasım 1918’de Genelkurmay’a gönderdiği raporda, “Çok
ciddi ve samimi olarak arz ederim ki, Mütareke şartları
arasında yanlış anlamaları giderecek tedbirleri almadan
orduları terhis edecek ve İngilizlerin her dediğine boyun
eğecek olursak İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmeye
imkân kalmayacaktır” demiştir.
14. 6 Kasım 1918’de Genelkurmay’a gönderdiği raporda, “İngilizlerin Ermeni çetelerini bugün Islahiye’de faaliyete
geçirmiş olmaları da bu düşünceyi güçlendirecek mahiyettedir.
İngiliz temsilciliğinin centilmenliğini ve buna karşılık bu
şekilde gönül alma yoluna gitmeyi anlamak ve takdir etmek
nezaketinden uzak bulunduğumu arz ederim” demiştir.
15. 6 Kasım 1918’de Genelkurmay’a gönderdiği raporda,
“İskenderun’a her ne sebep ve bahane ile asker çıkarmaya
teşebbüs edecek İngilizlerin ateşle engellenmesini ve 7.
Ordu’ya bugün bulunulan hatta gayet zayıf bir ileri karakol
tertibatı bırakarak büyük kısmını Katma-İslahiye yönünde
hareket ettirerek Kilikya sınırına geçirmesini emrettim…
İngilizlerin aldatıcı muamele, teklif ve hareketlerini
İngilizlerden fazla haklı ve nazik gösterecek ve buna karşılık
gönül alıcı emirleri uygulamaya yaradılışım elverişli
değildir” demiştir.
16. 8 Kasım 1918’de Genelkurmay’a gönderdiği raporda, “Bugün
Payas-Kilis hattına kadar olan toprakları isteyen İngilizlerin
yarın Toros’a kadar olan Kilikya mıntıkasını ve
daha sonra Konya-İzmir hattının işgali lüzumu teklifinin
birbirini kovalayacağı ve sonunda ordumuzun kendileri
tarafından sevk ve idaresi ve hatta Osmanlı Bakanlar
Kurulu’nun Britanya Hükümeti tarafından seçilmesi lüzumu
gibi tekliflerin karşısında da kalmak uzak bir ihtimal
değildir “ demiştir.
17. 8 Kasım 1918’de Genelkurmay’a gönderdiği raporda, “Ben
ne durumda bulunursam bulunayım doğru olduğuna
inandığım ve gerekenlere duyurulmasını yurt selameti icabı
kabul eylediğim kanaatlerimi bildirmekten nefsimi alıkoymaya
muktedir değilim” demiştir.
18. Mütareke’nin imzalandığı günlerde Gaziantep’e gidecek
olan Ali Cenabı Bey’e, “Teşkilat yapın, kendinizi savunun,
ben istediğiniz silahı veririm” demişti. Böylece Gaziantep
direnişin temellerini atmıştır.
19. 4 Kasım 1918’de Adana Mülakatı’nda Ali Fuat Paşa’ya,
“Artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin
araması ve müdafaa etmesi, bizlerin de mümkün olduğu
kadar yolu göstermemiz ve bütün ordu ile beraber yardım
etmemiz lazımdır” demişti. Bu doğrultuda Adana’da ilk direniş
yuvaları oluşturulmuştur.
20. 13 Kasım 1918’den 16 Mayıs 1919 arasındaki 6 ay
boyuncaİstanbul’da yaptığı gizli çalışmalarla Kurtuluş
Savaşı’nın plan, program ve kadrosunu hazırlamıştır.
Mustafa Kemal, yukarıda özetlediğimiz direniş adımlarını,
19 Mayıs 1919’da daha Samsun’a çıkmadan çok önce atmıştır.
“Atatürk Samsun’a çıkmadan önce Kurtuluş Hareketi bir
hayli yol almıştı” diyerek, “Atatürksüz bir Cumhuriyet Tarihi”
kurgulamaya çalışanlara ithaf olunur!...